İlişkilerde Sorunlar Ve Başa Çıkma Yolları İlişkilerde hepimiz zaman zaman sorun yaşıyoruz, sorun kaçınılmaz. Önemli olan bu sorunları çift olarak çözebilme becerimiz. Problemleri çözerken haklı olma kaygısına düşmeden sonuç odaklı davranabilmemiz; çünkü haklı olmak mutlu etmiyor insanı. İlişkilerde toleranslı olmak sorun değil, devamlı tek tarafın tolerans göstermek zorunda kalması, özveride bulunması sorun.
Kriz anlarında çözüm odaklı düşünebilmek zor ama bir o kadar da belirleyicidir. Aldığımız en büyük hasarlar tam da bu anlarda değil midir? Ayrılıklar sanılanın aksine büyük nedenlerden değil, çözülemeyen küçük problemlerin birikiminden kaynaklanır. Her defasında karşımızdakine kendimizi anlatmaya çalışıp, anlaşılmadığımızı hissettikçe ve aynı sorunu tekrar tekrar yaşadıkça uzaklaşmaya başlarız. Uzun uzun mesajların nedeni de budur; anlaşılma isteği. Sonrasında bırakıp gitmek ile ayrılık tehditleri ve çözüme ulaşmayan tartışmalar başlar. Olgunlaşmakta eksik kalmış insanların yaptığı hatadır, her krizde çekip gitmekle tehdit etmek, oysa arkasında çaresizlik gizlidir. Çoğumuzun hayatta zorlandığımız bir noktadır ayrılık anksiyetesi ve bu kaygıyla baş etmenin tek yolu güvenli bağlanmaktan geçer.
Bağlanma şeklimiz karşımızdaki insan ile ilgili değil bizimle ilgilidir. İlk yaşlarda bebek ile anne (bakım veren kişi) arasında kurulan ilişkide temel güven duygusunu edinen çocuklar, ilerleyen yaşamlarında diğer insanlara da güven duydukları için yakın ilişki kurabilmektedirler. Bir insanın ailesine, arkadaşlarına, sosyal çevresine olan bağlılığı ve ilişkileri bize o insan hakkında önemli ipuçları verir. Ailesine bağlı olan bir insandan korkmanıza, onu bağlarından koparmaya çalışmanıza gerek yoktur, çünkü o insan sizinle olan ilişkisinde giderek size de aynı şekilde bağlanacaktır. Yeter ki sizin sevilmekle ilgili endişeniz olmasın.
Hepimiz aşka ihtiyaç duyarız, vazgeçemediğimiz aşkın içindeki kendimizi değerli ve özel hissetme arzusudur. Zor olansa bunu karşı tarafa verebilmektir. Kendimize güvenimiz azsa başka birini yüceltmek kendimizi yetersiz hissetmemize neden olabilir ve rekabet başlar, diğerinden daha değerli ve akıllı olduğu iddiası da. Oysa sevgide üstünlük olmaz. Aşk için kendimizi bırakabilmemiz gerekir. Ne olursa olsun, başımıza ne gelirse gelsin sevileceğimizi hissetmek isteriz.
Günümüzde ilişkiler çoğunlukla facebook, instagram vs. üzerinden başkalarına göstermek üzerine yaşanıyor. Anı yaşamak yerine anı başkalarına göstermekle uğraşıyorken, ilişkilerin kriz anlarında iki yetişkin gibi konuşacak olgunluğu göstermek yerine de sosyal medyada takipten çıkararak ilişkiyi sonlandırırken; tabii ki ilişkiler çok hızlı yaşanıyor ve tükeniyor. Çevrenizdeki herkes sahip oldukları üzerinden ne kadar önemli insanlar olduklarını göstermeye çalışırken mütevazı kalabilmek zordur, tıpkı aşkı sürdürmenin, derin ilişki kurmanın zor olduğu gibi. Neye ihtiyacınız olduğunu sorun kendinize ve neden onlarca, yüzlerce mutluluk pozunuz olduğu halde mutsuz hissettiğinizi. Sizce de bir paradoks yok mu? Eksik olan ne ilişkinizde? İletişim mi, güven mi, saygı mı, arzu mu yoksa sevgi mi? En eksik olanı yerine koymayı deneyerek yeniden başlamaya ne dersiniz? Sevgilinizi/eşinizi cevap vermek için değil sadece anlamaya çalışmak için dinlemek bile o kadar çok şeyi değiştirmeye başlar ki belki de buradan başlayabilirsiniz.
Uzm. Dr. Zeynep Erdoğdu Psikiyatrist
www.zeyneperdogdu.comhttps://www.instagram.com/drzeyneperdogdu